Перейти к содержимому


Ashkin Shehidi

Регистрация: 31 авг 2011
Offline Активность: 16 сен 2011 19:04

Мои сообщения

В теме: Mənəvi yuxular

11 сентября 2011 - 10:59

Allahın Salamı olsun üzərinizə. Mən 2 il bundan qabağ yuxuda, Məşədi Dadaş məscidində.. Əhli Beyt (ə.s) görmüşəm, yanlarından keçdim.. hey onları seyr edirdim. Üzlərindən nur yağırdı görmək mümkün deyildi.

Birdə yuxuda azan vermişəm...
Kəbə evini görmüşəm..

В теме: Qurani-Kərimə aid sual-cavab

07 сентября 2011 - 17:47

Əgər Harun Yəhyaya əsaslanırsızsa, bu işi boş buraxın. Зox avara adamdır. Allah kəlməsi adlıq halında 980, yiyəlik halında 1135, təsirlik halında isə 592 dəfə işlənib. Cəmi 2707 dəfə.

Bismillah. Salam Aleykum qardash, yazdığlarına hörmətlə yanaşıram. Amma mən bir Harun Yahya kitabının oxucusu kimi sənə suallar vermək istərdim. Harun Yəhyaya niyə əsaslanmağ olmaz? Birdəki nəyə əsaslanıb Harun Yəhyanən avara olduğunu deyirsiz?

В теме: Qur`an möcüzələri

07 сентября 2011 - 17:27

AERODİNAMİK KUVVETLER VE KUŞLARDAKİ
PROGRAMLANMIŞ UÇUŞ



Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş (musahhar kılınmış) kuşları görmüyorlar mı? Onları (böyle boşlukta) Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphesiz, iman eden bir topluluk için bunda ayetler vardır. (Nahl Suresi, 79)

Dünya'daki yerçekimi nedeniyle, tüm cisimler havaya bırakıldığında hızlı ya da yavaş yere düşer. Canlı ya da cansız yeryüzündeki herşey bu yerçekiminin etkisindedir. Ancak kuşlar Allah'ın bir mucizesi olarak bu güce karşı koyabilir ve havada alçalıp yükselerek uçar; manevra yapar ya da kimi zaman kanat çırpmadan süzülürler. Kuşların iskeletinden akciğerine, tüylerinin diziliminden kanat şekillerine kadar tüm detayları, uçmalarını sağlayacak özel yapı ve düzenle yaratılmıştır. Uçma eyleminden ve aerodinamik kanunlarından haberi olmayan yavru bir kuş da, doğar doğmaz uçabilme yeteneğine sahiptir. Yavru kuş adeta uçuşa uygun bir bedeni olduğunu biliyormuşçasına, kendini yüksekten aşağı bırakır ve uçmaya başlar. Bu, kuşa sonradan öğretilen ya da kuşun deneme-yanılma yöntemi ile öğrendiği bir bilgi değildir. Kuşun uçabilecek vücut yapısında olduğunu bilmesi, kendini boşluğa bırakacak cesareti göstermesi ve sonra da düşmeden havada uçması Yüce Allah'ın ilhamıyla gerçekleşmektedir.
Nahl Suresi'nin 79. ayetinde kuşların havada nasıl durdukları bildirilirken geçen Arapça "yumsikuhunne" ifadesi, "onları salmıyor, onları alıyor, onları yakalıyor, onları tutuyor, onları çekiyor" anlamlarına gelmektedir. Bu kelime "eliyle kavramak, yakalamak, tutmak ve geri çekmek" anlamlarına gelen "emseke" fiilinin şimdiki-geniş zaman çekimi halidir. Bu kelimeyle Yüce Rabbimiz kuşu havada tuttuğunu, kendi emriyle uçurduğunu bildirmektedir. Kuşların uçuşu günümüzde halen bilim adamları için kapsamlı bir araştırma sahasıdır. Kuşlardaki uçuşun mükemmelliğini fark eden bilim adamları, uçak, jet gibi hava ulaşım araçlarının yapımlarında direkt olarak kuşların yapıları¬nı ve uçuş şekillerini model almaktadırlar.
Nahl Suresi'nin 79. ayetinde bir anlamda kuşların uçarken, Allah'ın yarattığı aerodinamik kanunlara uymalarına işaret ediliyor olabilir. (Doğrusunu Allah bilir.) Aeorodinamik bilimi, katı cisimlerin hava gibi bir akışkan karşısındaki davranışlarını inceler. Örneğin bir uçak hava içinde hareket ederken, hareketine etki eden farklı kuvvetler ortaya çıkar. Uçağın planlandığı şekilde hareket etmesi ve beklenmedik bir kuvvetle ya da dirençle karşılaşmaması için, havanın gösterdiği direnç kanunlarına karşı uçak önceden test edilir. Uzun süren hesaplamalar, ölçümler, deneyler sonucunda cismin hava içindeki hareketi planlanır.
Kuşlar ise aerodinamik biliminin prensiplerine olan uyumlarıyla bilim adamlarını hayranlık içinde bırakmaya devam etmektedirler. Bu canlılar hiçbir deneme-yanılma yapmadan, havadaki aerodinamik kuvvetlerin en mükemmel şekilde üstesinden gelerek uçarlar. Ayette kuşların uçuşu için "musahharatin" kelimesinin kullanılması son derece hikmetlidir. Çünkü bu kelime "teshir edilmişler, belli bir hedefe zorla sevk edilmişler, bir şeyi yapmak zorunda bırakılmışlar, emir altına alınmışlar, boyun eğdirilmişler, hizmetine verilmişler, (Allah'ın) kendisine bağlanmışlar, (Allah’ın) kanunları¬na boyun eğdirilmişler" anlamlarına gelmektedir. Bu bakımdan ayette aerodinamik kuvvetlerin kuşların uçuşu üzerindeki belirleyici etkisine işaret ediliyor olması muhtemeldir. (Doğrusunu Allah bilir.)
Görü¬nüşte kuşların uçuşunu zorlayan hiçbir sebep yok gibi görünmektedir, oysa aerodinamik bilimine göre, havada uçan herhangi bir cisim pek çok farklı güç tarafından baskı altında tutulmaktadır. Bunlardan en bilinen güçler; yerçekimi kuvveti, itme kuvveti, sürüklenme (geri itme) kuvveti, kaldırma kuvvetidir. Sonuç olarak belli bir düzeyde uçuşun meydana gelebilmesi için, bu kuvvetlerin dengede olması gerekir. Örneğin yer¬çekimi kuvveti diğer kuvvetlere üstün gelirse, kuş yere düşer. Bu bakımdan ayette geçen kelime, kuşların uçuş esnasında baskı altındaki durumlarını en güzel şekilde ifade etmektedir. Aerodinamik, uçuş mekaniği gibi bilimlerin var olmadığı bir dönemde, Kuran'da böylesine detaylı bilgileri kapsayan ifadelerin yer alması, bir kez daha Kuran'ın İlahi bir kitap olduğunu ortaya koymaktadır.
Kuşların uçuşundaki aerodina¬mik mükemmelliğin yanı sıra göç etmek için yaptıkları binlerce kilometrelik seyahatleri de bilim adamlarının araştırma konusudur. Günümüzde kuş bilimciler kuşların hareketlerinin adeta programlanmış olduğu sonucuna varmışlardır. Yavru kuşların önceden hiçbir deneyimi veya rehberi olmadan, uzun ve zorlu yolculuklar yapabilmeleri bunun en açık örneğidir. Ayette geçen "musahharatin" kelimesinin "belli bir hedefe zorla sevk edilmişler, emre amade kılınmışlar, emir altına alınmışlar, ele geçirilmişler, boyun eğdirilmişler" gibi anlamları, kuşların kendilerine verilen emre uyarak, kendileri için belirlenen yönü izledikle¬rini açıkça ortaya koymaktadır.
Kuşların uçuşlarında, akıl ve şuurdan yoksun bu canlıların kendi kendilerine başaramayacakları hesaplar söz konusudur. Bugün bilim adamları arasında kuşlardaki bu olağanüstü yeteneklerin önceden "programlanmış" olduğu görüşü kabul görmektedir. Bu durum Science dergisinde yayınlanan bir makalede şöyle aktarılmaktadır:
Genç kuşların, kendilerine kaç gün veya gece ve ne yönde uçmaları gerektiğini söyleyen içsel göç programlarıyla donanmış olduğuna dair sağlam kanıtlar bulunuyor.13
René Descartes Üniversitesi'nden Prof. Pierre Jean Hamburger, La Puissance et la Fragilité (Güçlü ve Kırılgan) adlı kitabında Pasifik Okyanusu’nda yaşayan yelkovan kuşunun kat ettiği 24.000 kilometrelik olağanüstü yolculuğunu şu ifadelerle anlatmaktadır:
Yola çıktığı nokta Avustralya kıyısıdır. Oradan güneye Pasifik'e doğru uçar, sonra kuzeye döner ve bir süre dinlenebileceği Bering Denizine ulaşana kadar Japonya kıyıları boyunca uçar. Bu moladan sonra yeniden yola çıkar ve bu sefer güneye yönelir. Amerika'nın batı kıyısını geçerek Kaliforniya'ya varır. Oradan da başladığı noktaya geri dönmek için Pasifik'i tekrar geçer. Her yıl, '8' şekli çizerek katettiği bu 15.000 mil¬lik (24.000 km) yolculuğun rotası da, tarihi de asla değişmez. Söz konusu yolculuk, tam altı ay sürer ve her zaman Eylül ayının 3. haftasında, tam altı ay önce terk ettiği adada, altı ay önce terk ettiği yuvada sona erer. Bundan sonrası ise daha da şaşırtıcıdır: Döndükten sonra kuşlar yuvalarını temizler, çiftleşir ve Ekim'in son on günü boyunca tek yumurtalarını bırakırlar. İki ay sonra minik yavrular yumurtadan çıkar, hızla büyür ve ebeveynleri o muazzam yolculuklarına çıkana kadar üç ay bakılırlar. İki hafta sonra ise; yani Nisan ayının ortalarında, genç kuşların kendi turlarına başlamak üzere kanatlanma sıraları gelmiştir. Hiçbir kılavuzları olmadan, yukarıda anlatılan rotanın tıpa tıp aynısını takip ederler. Bunun açıklaması çok nettir: Bu kuşlar yumurtanın içindeki kalıtsal özellikleri aktaran teçhizat içinde, böyle bir yolculuk için gerekli olan tüm talimatlara sahip olmalılar. Bazı insanlar, bu kuşların gidiş dönüş yolculukları boyunca Güneş ve yıldızlar tarafından veya güzergahları üzerinde hakim olan rüzgarlarla yönlendirildiklerini iddia edebilirler. Ancak bu faktörlerin, yolculuğun coğrafi ve kronolojik kesinliğini etkilemediği açıktır.14
Prof. Peter Berthold, kuş göçünü 20 yıl araştırmış ünlü bir araştırmacı ve aynı zamanda Almanya'daki Max Planck Enstitüsü'nün Vogelwarte Radolfzell Ornitoloji (Kuşbilimi) Araştırma Merkezi'nin başkanıdır. Kuşların göçleri ile ilgili şunları ifade etmektedir:
Her yıl tahminen 50 milyar kuş tüm Dünya'yı kuşatan bir yol ağı içerisinde göç yolculuğunu gerçekleştirmektedir. Bazen on binlerce kilometre yol katederek, kıtalardan ve okyanuslardan geçen göçmen kuşlar bu işi öyle iyi yaparlar ki en geniş çöllerden ve denizlerden, en yüksek dağlar ve buz alanlarından çaprazlama geçerler... göçmen kuşların başarılı bir göç için kapsamlı, detaylı ve doğuştan gelen "uzay-zamansal" programları vardır. Bu tarz programlar gayet açık bir biçimde genç ve tecrübesiz kuşların bile, yetişkinlerin kılavuzluğu olmadan göç etmelerini mümkün kılar... Kuşlar bunu "vektör navigasyon" sayesinde yaparlar: Genetik olarak önceden kararlaştırılmış göç yönü ve yine önceden kararlaştırılmış zaman planından oluşan bir vektöre bakarak bunu yaparlar... Bunu kalkış zamanlarının genetik faktörlerle programlanması takip eder. Peki kuşlar kendilerine özgü kış karargahlarına ulaşabilmeleri için göç etmeleri gereken yönü nasıl “bilmektedirler?... Göçmen kuşlar deney kafesleri ile başlama noktalarından başka bir yere götürülseler ve daha önce hiç göç etmemiş olsalar dahi, oldukça ilginç bir şekilde normal göçmen kuşlarınkine pratik anlamda benzer bir biçimde yön tercihlerini sergilemişlerdir. Şimdi bir dizi deney, göç yönünün genetik olarak kararlaştırılmış olduğunun kanıtını sunmaktadır... Anlaşılan bu yönsel değişiklikler bile büyük ölçüde içten programlanmışlardır... Doğuştan sahip oldukları göç aktivitesi modeli ile kuşlar, genetik olarak kararlaştırılmış bir göç programına sahip olurlar. Bu program, genetik olarak kararlaştırılmış göç yönleri ile birleştiğinde, yukarıda bahsedildiği gibi en tecrübesiz kuşlar bile, önceden bilemeyecekleri kış karargahlarına daha ilk defa göç ederken bile onları “otomatik olarak” yönlendirmektedir.15
Sonuç olarak, bilim adamları tam olarak açıklama getirememekle birlikte, göçlerin önceden programlanmış, doğuştan itibaren var olan davranışlar olduğunu kabul etmektedirler. Binlerce kilometre süren uçuşlar, bu uçuşlar için önceden yapılan hazırlıklar, uçuş sırasındaki yön bulma ve navigasyon yetenekleri, tüm bunlar ayette de dikkat çekildiği gibi Yüce Rabbimiz'in vahyiyle gerçekleşmektedir. Kuran'da verilen tüm bilgilerin bilimsel teyidi, Kuran’ın bu ilimleri yaratan Allah'ın vahyi olduğunu gösteren önemli delillerden biridir.

В теме: Qur`an möcüzələri

07 сентября 2011 - 17:25

DÜNYA’NIN YERÇEKİMİ KUVVETİ


Biz yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı?
(Mürselat Suresi, 25)

Yukarıdaki ayette "toplanma yeri" olarak çevrilen "kifaten" kelimesi, "canlıların, meskenlerinde toplanıp himaye edilmeleri, barınmaları; canlı ve cansızların toplandıkları yerler; üzerinde şeyler yığılan; toplanan yer" anlamlarını taşımaktadır. Yeryüzünün bir "toplanma yeri" olduğunu bildirmek için kullanılan bu kelime -kifaten- Arapçada "kefete" kökünden türetilmiştir ve "toplamak, kendine çekmek, kucaklamak" anlamlarına gelmektedir.
Bilindiği gibi yeryüzü, yerçekimi kuvveti etkisiyle insanları ve üzerinde barındırdığı tüm canlı ve cansız varlıkları merkezine doğru çekmektedir. Ayette geçen "kendine çekmek" fiili ile yeryüzünün bu çekim kuvvetine bir yönüyle işaret ediliyor olması muhtemeldir. (Doğrusunu Allah bilir.)
Dünya üzerinde hayvanları, bitkileri, insanları ve diğer tüm varlıkları kendine doğru çeken yerçekimi sayesinde, insanların yere basmaları, cisimlerin uçma dan bulundukları zeminde durmaları, atmosferin dağılmadan Dünya'yı çevrelemesi, yağmurun yeryüzüne düşmesi mümkün olur.
Tarihteki en büyük bilim adamlarından kabul edilen Isaac Newton yerin bu özelliğini araştırmış ve 1687 yılında ilk kez Philosophiae Naturalis Principia Mathematica (Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri) adlı eserinde yerçekiminden söz ederek, tüm zamanların en büyük bilimsel keşiflerinden birini yapmıştır. Hatta, Newton'un yerçekimi kuvvetinden bahsederken kullandığı Latince "attraere" kelimesi de, "çekme, biraraya getirme" anlamlarını taşımaktadır.
Ancak 17. yüzyılda tanımlanan ve Dünya'nın dört büyük kuvvetinden biri olan yerçekimine, Kuran'da dikkat çekilmesi, Kuran'ın Allah'ın Katından indirildiğinin delillerinden biridir.

В теме: Qur`an möcüzələri

07 сентября 2011 - 17:21

DAĞLARDAKİ RADYO ALICILARI



Andolsun, Biz Davud'a tarafımızdan bir fazl (üstünlük) verdik. "Ey dağlar, onunla birlikte (Beni tesbih edip) yankıyla ses verin" (dedik) ve kuşlara da (aynısını emrettik). Ve ona demiri yumuşattık. (Sebe Suresi, 10)

Yukarıdaki ayette dağların "yankıyla ses vermesi" ifadesi, radyoların çalışma sistemine bir işaret olabilir. (Doğrusunu Allah bilir.) Bunun için radyoların çalışma sistemini kısaca şöyle özetleyebiliriz:
Radyo, verici ve alıcı şeklinde iki parçadan oluşur. Verici, gönderilmek istenen mesajı şifreleyerek, "sinüs dalgası" olarak karşı tarafa iletir. Alıcı da radyo dalgalarını alır ve gönderilen sinüs dalgası üzerin¬deki mesajın şifresini çözer. Bu sayede vericiden gönderilen mesajın aynısını, karşı taraf almış olur. Ayette "yankıyla ses verin" olarak çevrilen ve "sesin geri dönmesi, tekrarlanması" anlamlarına gelen "evvi¬bi" kelimesi de radyodaki ses dalgasının iletilmesine işaret ediyor olabilir. (Doğrusunu Allah bilir.)
Vericiden gönderilen bilginin alınması için anten yoluyla gönderilen radyo dalgaları şeklindeki sesler, yine alıcının bağlı olduğu bir anten yoluyla karşılanır. Antenin kullanım amacı, radyo vericisinden gönderilen dalgaların uzaya iletilmesidir. Alıcı görevi yapan anten ise, en fazla radyo dalgasını toplamayı ve mesajı almayı hedefler. Bu nedenle milyonlarca kilometre uzaklıkta bulunan uydular için, NASA, 70 metre çapında dev çanak antenler kullanmaktadır. Bunların dışında, radyo dalgaları kullanılarak görüntüleme yapmayı hedefleyen radyo teleskopları da vardır. Radyo dalga boyları çok büyük olduğu için, bir radyo teleskobunun da fiziksel olarak görüntüleri karşılaştırılabilir netlikte alabilmesi için, çok daha büyük olması gereklidir. Radyo görüntülerini daha iyi ve daha net yapmak için, gök bilimciler, çok kere daha küçük birkaç teleskobu ya da alıcı çanakları bir sıra halinde birlikte kullanırlar. Bu teleskoplar birlikte bü¬yük tek bir teleskop gibi davranırlar. Bunların görünümü de sıra dağlara benzemektedir.
Ayrıca, radyo iletişiminde uzak mesafelerde iletişime imkan sağlamak için "tekrarlayıcılar" (repeater) kullanılmaktadır. İngilizcede tekrar eden anlamındaki "repeater" kelimesiyle adlandırılan bu cihazlar, zayıf sinyalleri tekrarlayarak güçlendirir ve uzak mesafelere iletilmesini sağlarlar. Bu tür cihazlar özellikle yüksek binaların veya tercihen dağların üzerine yerleştirilerek en yüksek etki oluşturması sağlanır.
Ayette dağlara dikkat çekilmesi, ve "tekrarlamak, dönmek, sesi geri döndürmek" anlamlarına gelen "evvibi" kelime¬sinin kullanılması son derece hikmetlidir. Sebe Suresi 10. ayetteki "Ey dağlar, onunla birlikte (Beni tesbih edip) yankıyla ses verin" ifadesi söz konusu teknolojiye işaret ediyor olabilir. Doğrusunu Allah bilir.
HARUN YAHYA
ADNAN OKTAR
Bu kitapta kullanılan ayetler, Ali Bulaç'ın hazırladığı
"Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı" isimli mealden alınmıştır.

Рейтинг@Mail.ru