Отправлено 14 ноября 2010 - 00:38
Bismillah,bu vahhabiler,xususen,cup qanmir ki,o aye neye gore nazil olub.Ne tip adamlardilar.Neche defe insana izah ederler ki,o ayeden cixir ki,Peygemberin(s)zovceleri ile evlenmek olmaz!!!Inanmirlarsa getsinler oz alimlerinin tefsiflerine baxsinlar.Qardawlar sag olsunlar,o qeder delil getirdiler ki,daha kordan basqa hami derk eder.Hech kim onlari soymur,sadece olaraq dehshetli derecede sehvleri olub.1-2shey yazacam aydin olacaq.Ele sheyler edib ki,axirda ozu de deyir meni Resulallahin(s)yaninda basdirmayin,bilirem ki,neler etmishem.Narahat olma,indi yazacam menbeleri ve s.Hem de ayede deyir ki,anamizdir.Sual verirem:He ne olsun???Anamizdir,anamizdir da(yeni bir az ferqli 'yozsaq').Ne olsun eee,qardas,ne olsun...Indi ise menbeler,amma uzrlu hesab edin turkcedir,Inwallah dilimize hormetsizlik kimi basha dushulmez!!!
İbn-i Ebi’l- Hadid, Ebi Mihnef Lut bin Yahya Ezdi’nin tarihinden şöyle rivayet etmektedir: “O zaman Ümmü Seleme de Hacc için
Mekke’ye gitmişti. Aişe’nin Osman’ın kanını talep ederek Basra’ya doğru gitmek istediğini duyunca çok üzüldü. Meclislerde Hz. Ali(a.s)’ın faziletlerini rivayet ediyordu. Aişe Ümmü Seleme’nin yanına giderek onu da kandırıp kendisiyle Basra’ya götürmek istedi.Ümmü Seleme ona şöyle dedi:“Daha düne kadar Osman’a sövüyordun, onu kınıyordun, Ona“Na’sel” (ihtiyar ahmak) diyordun; şimdi de onun kanı bahanesiyle Ali’nin karşısında kıyam mı ediyorsun; Ali’ (a.s)’ın onca faziletlerini
unuttun mu? Eğer unuttuysan sana hatırlatayım. Hatırla o günü ki ben Hz. Peygamber’le birlikte senin odana geldik, o arada Ali de içeri girdi, Peygamber’e yavaştan bir şeyler beyan ediyordu, biraz uzun sürünce sen Ali’ye saldırmak istedin, ben seni bu işten sakındırdım,ama sen dinlemedin, nihayet Ali’ye saldırarak şöyle dedin:“Dokuz günde bir benim sıramdır, şimdi de gelip Peygamber’imeşgul mu ediyorsun?!” Peygamber (s.a.a) rahatsız olduğundanyüzü kızardığı halde öfkeyle; “Geriye dön; Allah’a and olsun ki Ehl-i Beytim’den ve diğerlerinden hiç kimse imandan çıkmadıkça Ali’ye buğz etmez.” diye buyurdular. Sen de bunun üzerine dediğinden pişman olarak geriye döndün.”Aişe: “Evet hatırlıyorum.” dedi.Ümmü Seleme sözünün devamında şöyle dedi: “Ayrıca o günü hatırla ki sen Peygamber (s.a.a)’in mübarek başını yıkıyordun, ben de yemek yapıyordum. Peygamber (s.a.a) mübarek başını kaldırarak şöyle buyurdu:“Sizden hanginiz günahkar deve sahibisiniz ki Hav’eb köpekleri
ona havlayacak ve sırat köprüsünde yüz üstü düşecektir?”Ben yemekten elimi çekerek Peygamber (s.a.a)’e şöyle arz ettim:
“Ya Resulullah! Bu işten Allah’a ve Resulüne sığınırım.”O zaman elini senin sırtına vurarak şöyle buyurdu: “Sakın o kimse sen
olmayasın!”Aişe: “Evet hatırlıyorum.” dedi.Ümmü Seleme devam ederek şöyle dedi: “ Hatırla o günü ki seferlerin birinde ikimiz de Peygamber (s.a.a)’le birlikteydik. Bir gün Ali Peygamber (s.a.a)’in ayakkabısını dikiyordu, biz de bir gölgede oturmuştuk. Bu esnada baban Ebu Bekir Ömer’le birlikte gelmek için izin istediler, biz de perdenin arkasına geçtik, biraz konuştuktan sonra şöyle dediler: “Ya Resulullah! Biz seninle birlikte olmanın kıymetini bilmiyoruz; bize halifeni tanıtmanı ve senden sonra sığınmamız gereken kimsenin kim olduğunu söylemeni rica ediyoruz.”Peygamber (s.a.a) Ebu Bekir ve Ömer’e cevaben; “Ben halifemin mekanını görüyorum (onun makamını iyi tanıyorum). Ama(şimdiden) onu tanıtacak olursam, İsrail oğullarının Harun’un etrafından dağıldığı gibi siz de onun etrafından dağılırsınız.” diye buyurdular.Onlar da sustular ve oradan ayrıldılar.Onlar gittikten sonra biz dışarı çıktık. Ben şöyle arz ettim: “Ya Resulullah! Kim onlara halife olacaktır?” Peygamber (s.a.a)şöyle buyurdular: “Ayakkabımı diken şahıs.” Peygamber (s.a.a)’in yanından ayrılıp etrafa baktığımızda Ali’den başka kimseyi görmedik;geri dönerek Peygamber (s.a.a)e; “Ya Resulullah! Ali’den başka kimseyi görmedik.” dedik. Peygamber (s.a.a) de şöyle buyurdular:“İşte O (Ali) benim halifemdir.”Aişe: “Evet hatırlıyorum.” dedi.Ümmü Seleme: “O halde bütün bu hadisleri bilmene rağmen nereye gidiyorsun?” dedi.Aişe: “İnsanların arasını bulmak için gidiyorum.” dedi.
“Ey Aişe! Hav’eb köpeklerinin sana karşı havladığı yoldan kork”Aişe Basra’ya giderken Kilaboğulları suyuna varınca köpekler
etrafını sararak havlamaya başladı. “Burası neresi?” diye sorunca da, “Hav’eb” dediler. Bu ismi duyunca Resulullah (s.a.a)’in ona buyurmuş olduğu sözü hatırladı. Yine neden Zübeyr ve Talha’nın oyununa gelerek yoluna devam edip Basra’ya gitti ve o büyük fitneye sebep oldu?
Yusuf Sibt bin Cevzi Tezkiret’u- Havass’il- Ümme s. 122’de, Allame Mesudi İsbat’ul- Vesiyye, s. 136’da, İbn-i Ebi’l- Hadid Nehc’ul-Belağa Şerhi c. 4, s. 18’de (Ebu’l- Ferec ve Yahya bin Hasan’dan naklen), Muhammed Havendşah Revzat’us- Safa, c. 2’de, Ahmed bin Muhammed bin Hanefi Tarih-u A’sam-i Kufi’nin tercümesinde,İbn-i Şahne Revzat’ul- Menazir’de, Ebu’l- Fida ve başkaları da kendi tarihlerinde şöyle nakletmişlerdir:“Hz. Hasan’ın cenazesini getirdiklerinde Aişe bir katıra binerek
Beni Ümeyye’den bir grup şahısla ve köleleriyle birlikte cenazenin önünü keserek İmam Hasan’ın Peygamber (s.a.a)’in kabrinin yanında defnedilmesine izin vermeyeceklerini söylediler.”Mesudi’nin rivayetine göre İbn-i Abbas şöyle dedi: “Sana şaşıyorum
ey Aişe! Halkın Cemel (Deve) günü demesi sana yetmiyor mu ki şimdi de Katır günü desinler! Bir gün deveye bir gün de katıra
binerek Resulullah (s.a.a)’in hicabını yırttın (ihtiramını korumadın),Allah’ın nurunu söndürmek mi istiyorsun? Halbuki müşrikler
istemese de Allah-u Teala nurunu tamamlayacaktır. Biz Allah içiniz O’na doğru dönücüleriz.”Bazıları da ona şöyle dediğini rivayet etmişlerdir: “Bir gün deveye bindin, bir gün de katıra; yaşayacak olursan bir gün de file bineceksin.(Yani Ebrehe gibi Allah’la savaşmaya kalkışacaksın.) Sana sekizde birin dokuzda biri düştüğü halde sen hepsine el koydun.”
Haşimoğulları kılıç çekip onları defetmek isteyince İmam Hüseyin(a.s) engel olarak; “Kardeşim, cenazesinin arkasında bir hacamat boynuzu kadar bile kan dökülmemesini vasiyet etmiştir.”buyurdu. Bu yüzden cenazeyi geri götürüp Baki mezarlığında defnettiler.
Ebu’l- Ferec İsfahani Mekatil’ut- Talibiyyin kitabında Hz. Ali (a.s)’ın biyografisinin sonunda şöyle yazmıştır: “Aişe Hz. Ali (a.s)’ın şehadet haberini duyunca şükür secdesi etti.”
İbn-i Cerir-i Taberi Tarih kitabında H. 40. Yıl olaylarını yazarken ve Ebu’l- Ferec İsfahani de mezkur kitabında şöyle yazmışlardır: “Bir köle Aişe’ye Hz. Ali’nin şehadet haberini verince Aişe şöyle dedi:
İçim rahat etti, fikrim rahatladı;
Misafirinin gelmesiyle rahat olup gözü aydınlanan kimse gibi.
Yani Aişe misafirini bekleyen birisi gibi sürekli böyle bir haberi bekliyordu. Misafiri gelenin gözü aydınlandığı gibi, Aişe de
Hz. Ali(a.s)’ın şehadet haberini duyunca kalbi rahatlamış, huzura ermiştir.Bu haberi verene; “Onu kim öldürdü?” diye sordu. O da; “Murad oğulları kabilesinden Aburrahman bin Mülcem-i Muradi” dedi. Bunun üzerine de şöyle dedi: “Gerçi Ali benden uzaktır, ama bana ölüm haberini getiren kölenin yüzü toprak görmesin!!”
Orada bulunan Ümmü Seleme’nin kızı Zeyneb onun bu sözünü duyunca şöyle dedi: “Ali hakkında böylesine sevinmen, böyle sözler söylemen doğru mudur?” Aişe durumun kötüleştiğini görünce şöyle cevap verdi: “Farkında değildim, unutkanlıktan söyledim, bundan sonra böyle söyleyecek olursam bana hatırlatın da söylemeyeyim.”
Hakim Müstedrek’te, İbn-i Kuteybe Mearif’te, Muhammed bin Yusuf Zerendi Siret’un- Nebi’de, İbn-i Beyyi’ Nişaburi ve diğerleri
de kendi kitaplarında şöyle nakl etmişlerdir:“Aişe Abdullah bin Zubeyr’e şöyle vasiyet etmiştir: “Beni Baki mezarlığında bacılarımın yanına gömün; zira ben Peygamber(s.a.a)’den sonra birçok olaylara neden oldum.”